Teknolojinin henüz hayatımızın her safhasına girmediği dönemlerde kullanılan bir söz vardı: “Takvim yaprakları 17 Nisan’ı gösterdiğinde…” Böyle başlardı hüzünlü cümleler. Evet, takvim yaprakları 17 Nisan’ı gösterdiğinde birçok insanın edebiyatçı diye bildiği ki haksız değiller, müzisyenlerin ise daha çok söz yazarı olarak bildiği Büyük Usta Cemal Safi’yi kaybettik. Peki kimdi Cemal Safi? Dedim ya birçok kişi onu edebiyatçı kişiliğiyle tanıyor diye. O hece ölçüsünün en sert savunucusuydu. Öyle ki bunu anlatmak için yazdığı bir dörtlükte şöyle diyor:
Geleneği yaşatmak görevim kadar arzum.
Aruz sünneti arzım, hece vezniyse farzım.
Zordan vazgeçemedim, kolaya kaçamadım
Ecdadıma saygımdır şiirde nazım tarzım.
Peki müzisyenler arasında nasıl bir yere sahipti safi duyguların tercümanı Cemal Safi? Orhan Gencebay’ın mahalle arkadaşı ve “Ya Evde Yoksan”, “Tek Hece”, “Hadi Git” gibi şarkılarının söz yazarı. Sadece bu kadar mı? Elbette değil. Milyonların bildiği “Vurgun” da bir Cemal Safi eseri. Eserlerini daha çok Arabesk müzik icracıları okuduğu için bu kültürü sevenler tarafından tanınıyor ve biliniyor. Ama eserlerini okuyanlar Arabesk sanatçıları ile sınırlı değil. Türk Sanat Müziği, Pop ve Rock sanatçıları da yorumladı onun eserlerini. Müslüm Gürses^ten Gencebay’a, Muazzez Abacı’dan Manga^ya, Ebru Gündeş’ten Candan Erçetin’e kadar birçok sanatçı yorumladı eserlerini. Peki o yorumlamadı mı hiç kendi eserlerini? O dedik ya söz kısmındaydı işin, dolayısıyla hep şiirsel olarak icra etti eserlerini. Kendisi yaşadığından mıdır bilinmez hep duygulu okurdu şiirlerini ve bana göre ondan başkası onun şiirlerini aynı duyguda ve tatta okuyamıyor. Çünkü hep derdi “Ben duymadan yazmam.” diye. Duymadan yazsaydı “Hadi Git” adlı şiir için dokuz ay bekler miydi? Bu şiirden bahsetmişken gelelim Usta’nın bendeki yerine. Hep Orhan Gencebay eserleriyle tanırdım kendisini; ama üniversite yıllarında Arabesk hakkında araştırma yaparken ki bu araştırmalarım “Arabeskin Anlam Dünyası ve Müslüm Gürses Örneği” adlı kitabın ikinci baskısında ondört sayfalık bir röportaj olarak yer aldı. Bu kitabın birinci baskısında Müslüm Gürses’in okuduğu ve sözleri Cemal Safi’ye ait olan “Ne Yazar?” adlı eserin sözleri yazılıydı:
Ben keder üretir, dert yaratırım.
Aleme ibrettir her bir satırım.
Kırk yılın başında halim hatırım,
Sorulsa ne yazar sorulmasa ne?
Tabi bu dörtlüklerin beni Cemal Safi’ye yönlendirmesinde Müslüm Baba’nın eserdeki yorumunun da etkisi oldukça büyük. Bir süre sonra Cemal Safi ile iletişime geçtim. Kendisiyle oturup sohbet etme ve kendisine şiirlerimi inceletme fırsatım oldu. Bu sohbetler esnasında birçok konu hakkında konuştuk. Müzik üzerine, edebiyat üzerine, şiir üzerine, aşk üzerine… Bu süreç zarfında dört kitabını da kendisine imzalattım. Her imzasında “Safi sevgilerimle..” diye noktalıyordu iyi dileklerini; çünkü onu sevenler de safi duyguların esiri olmuştu bir zamanlar. Bunu bir Cemal Safi hayranı olan ve o meşhur şarkıya da adını veren “Ayşen”in yaşadıklarından anlıyoruz.
İklimler çileme çare bulmuyor, mevsimler halimi sormuyor Ayşen.
Sakiler derdime derman olmuyor, şarkılar yaramı sarmıyor Ayşen.
Son bir yıldır yaşadığı rahatsızlık üzmüştü bizleri ve biz kendisinin iyi haberlerini beklerken onu kaybetmenin vermiş olduğu hüznün ortasında bulduk kendimizi. Ona Allah’tan rahmet ve merhamet dilerken Allah’ı anlattığı bir şiirden alıntıyla noktalamak istiyorum.
Şehadet ederim ki tek Allah’sın, ilah yok.
Son Resulün Muhammed, cevaplandı ilk soru.
Kabir azabı verme; sevap cüzi, günah çok.
Gaffarsın Kainatın Ulu İmparatoru!